Balat son 3-4 yıldır sadece İstanbulluların değil, yerli hatta yabancı turistlerin de uğrak noktası. Sanal alemin hızlıca tüketeceği yerlerden olmamasını diliyordum. Ama Balat sadece tarihe meydan okumakla kalmamış, aynı zamanda tüketim çılgını instagramerlara da meydan okumuş. Neyse ki şimdilik hemen tüketilen semtlerden olmamış. Mimari ve sokaklar yıllardır aynı kalmasına rağmen çeşitlenen mekan seçenekleriyle ziyaretçilerini çok güzel ağırlıyor. 1 gününüzü Fener ve Balat‘a ayırarak hem kaliteli şeyler yiyebilirsiniz, hem de asırlardır ayakta kalan eserleri ve sokakları gezmiş olursunuz. Cami, sinagog ve kilisenin bir arada olduğu bu büyülü semtler bağımlılık yapacak cinsten. Mesela ben yolum ne zaman İstanbul’a düşse oralara uğramadan dönmek istemiyorum.
Örneğin Balat‘a öğlen gitseniz, Forno‘da ikişer lahmacun yeseniz, sonra keyif kahvenizi Balat Coffee and Guide‘da yudumlasanız, oradan haritanızı alıp vursanız kendinizi yokuşlara. Lahmacunun enerjisi ve enfes kahvenin kafeiniyle saatlerce gezseniz, Kariye Müzesi‘ne kadar gidip iyice yorulunca yokuştan aşağı kendinizi sallayıp tekrar Balat‘ın hareketli sokaklarına inseniz. Ve kapanışı Fanaraki‘de falafel ve bir burgerle yapsanız…. Şu günün motivasyonu sizin 1 hafta arılar gibi çalışmanızı sağlar. Benden söylemesi.
Ayrıntılara gelince Forno dekorasyonuyla pideci gibi durmasa da aslında pideci. Tabii kahvaltı, pizza gibi seçenekler de sunuyor size. Ben lahmacun tercih ettim ve baya memnun kaldım tercihimden. Sokağın hareketliliğine ortak olmak istiyorum derseniz dükkanın önünde de oturabilirsiniz.
Balat Coffee and Guide ise sadece kahve sunmuyor müşterilerine. Kahve alan her kişiye güzel bir harita vererek rehberlik de etmiş oluyor. Ferah iç mekanıyla, konuklarının kullanımına açtığı kitap seçenekleriyle baya iyi ağırlıyorlar. Aynı zamanda rehberli fotoğraf turları yaparak elde ettikleri gelirle Balat‘lı çocukların eğitimine katkıda bulunmuş oluyorlar. Sosyal sorumluluk bilinci, konuklarına rehberlik edecek Balat haritaları ve enfes kahveleriyle güzel bir işe imza atmışlar diye düşünüyorum.
Fanaraki ise güleryüzlü işletmecileriyle benim kalbimi çaldı. İçeriye girdiğim anda mahalleden teyze, amca ve bir genç kadın karşıladı beni. Mahalleli olduklarını ve arada Fanaraki‘de vakit geçirdiklerini söylediler. Sıcak mahalle ortamı sunan Fanaraki‘de önce falafel yedim. Ardından hamburger yedim. Falafel’i öneririm ama hamburger konusunda İstanbul derya deniz olduğu için daha iyilerini kesinlikle bulabilirsiniz. Fanaraki‘de sokağı izleyebileceğiniz bir masaya denk gelirseniz çok şanslısınız demektir. Çünkü mekan konum olarak hareketli bi noktada.
Eh yedik içtik, gezdik gördük, eve dönme vakti geldi. Yanınıza yolluk olarak alacağınız bir şeyler önereyim şimdi de. Malum İstanbul trafiğine yakalanırsanız acıkabilirsiniz yollarda. Balat‘ın bir asıra yakın süredir ayakta duran ve günümüzde 12 ailenin ekmek teknesi olan ”Tarihi Taş Fırını”nı önereceğim. Buranın binası 1918 yılındaki yangında büyük zarar görmüş. Ve 1923’de yenilenmiş. Balat‘ın Tarihi Taş Fırın’ı galetalarıyla ünlü. Zaten burada ekmek üretilmiyor. Yalnızca galeta, kurabiye ve gevrek üretiyorlar. Balat‘ın Tarihi Taş Fırın’ı sadece bu çevrede ünlü değil, adalarda oturan Rumlardan bile halen bu fırının müşterisi olan varmış. Galetaları kadar tazecik olan diğer ürünleri de denenmeye değer. Ben susamlı kurabiye alıp Fener Balat gezimi sonlandırdım. Umarım size de Balat‘ta  keyifli bir gün geçirmeniz adına rehberlik edebilmişimdir.